Kozmik Enerjiler
ANASAYFA | HAKKIMIZDA | VİDEOLAR | İLETİŞİM

KOZMİK ENERJILER NEDİR?

Kozmik enerjileri anlatabilmek için öncelikle yaratılışın amacına yaratılışın boyutlarına bakmamız ve incelememiz gerekir. Kozmik frekanslarla şifa tekniklerinin öğretilmesinde ve öğrenilmesinde yaratılışın anlamlandırılmasının ne önemi var diye bir soru sorabilirsiniz. Evet bu öğretide yaratımın nedenini ve yaratılıştaki hiyerarşiyi bilmemiz ve anlamamız gerekiyor. Çünkü evren bir makrokozmos insan ise mikrokozmosdur. İnsanın enerji alanı yapısı yaratımın yapısı ile aynıdır.

Hepimiz biliyoruz ki uzay bir muammadır, hatta şu ana kadar fiziksel olarak ulaşabildiğimiz sadece dünyanın uydusu ay ve mars gezegenidir. Bilim kanıt ister görmediği ve dokunmadığı hiçbir şeyi kabul etmez. Afrika kıtasında 300 bin yıllık insan fosiline rastlanmıştır belki ileride daha da eski insan kalıntılarına sahip olabiliriz. Fakat insanlığın yaşam evreleri hakkında arkeolojik çalışmalar neticesinde en erken 10 ila 12 bin yıl eskiyi biliyoruz, yaklaşık  290,000 yıllık bir insan yaşamı hakkında hiçbir bilgimiz yok. Hangi uygarlıklar ve medeniyetlerin dünya gezegeninde yaşadığı, bilim seviyesinde ne kadar ilerlediğini bilmiyoruz. Bilim spiritüel yaklaşımı kabul etmez ve onaylamaz, hatta insanın bir enerji alanına sahip olduğu konusunda hiçbir bilim adamının tezi ve onayı olmamıştır. Rusya’nın Krasnadar şehrinde yaşayan Semyon Kirlian geliştirdiği saniyede 200.000 elektrik itmesi ile çalışan fotoğraf makinesi ile insanların, hayvanların ve bitkilerin etrafında bir enerji alanı olduğunu fotoğraflayarak kanıtlamıştır. Bizler de insanın yaratılışının ve evrenin varoluşunun bilgilerini günümüzden bugüne kadar insanlığın bıraktığı tabletler ve el yazmalarının dışında en yüksek seviyelere çıkmış mahatmaların astral seyahatlerindeki deneyimlerinden yararlanarak anlıyoruz. İnsanlığın yaratılış hakkında en eski bildiği kayıtlar Hindistan’da ki el yazmaları rig-veda dır. 1028 ilahiden oluşur ve yaratılışı, yaratılıştaki katmanları anlatır.

Bu yazıtlara göre yaratılıştan önce var olan sadece sonsuz bilgiydi. Kabbalah öğretilerine göre bilgi, vermek istediği için bir alıcı ortam yarattı, bu yaratımın başlangıcı tekamülü ve sonu olması gerekli. Bilgi her şeyi var eden ve her şeyi yöneten ve her şeyin içinde olandır tüm eteri kaplar, bilgi kendi tekamülü için tekamülün nedenlerini yaratmıştır. Tüm atomların tüm hücrelerin içindedir.
Her şeyden önce bilgi, tüm yaratımın öz maddesi diyebileceğimiz protokozmik özü yarattı. Kozmik maddenin en incesinden en kabasına dek var olacak tüm her şey bu özden yaratılmıştır. Bu öz yedi ayrı atom   yoğunluğu halini alır ve bu yedi yoğunluk tüm yaratımın boyutlarını oluşturur.

Bizler fiziksel olarak duyu organlarımız sayesinde, birinci, ikinci ve üçüncü boyutu algılayabiliriz. Fakat enerji alanımız sayesinde ise tüm boyutları hissederiz ama algılayamayız, beynimizin titreşimleri buna yeterli değildir. Şimdi bu boyutları inceleyelim.

Yedinci boyut, sonsuz bilginin yani yaratıcının eli, sözü (logos) veya mimarı diyebileceğimiz tüm kainatın başlangıcını tetikleyen her şeyin yaratıcısı, en yüksek varlığın bulunduğu boyuttur. Tüm yaratımın en başından en sonuna kadar her şeyin içine nüfuz eder, her şeyle birliktedir.

Altıncı boyut, tüm yaratılışa hizmet eden yüksek bilinçli, üstün enerjisel varlıkların bulunduğu boyuttur. Yaratılışın tüm bilincine sahiptirler ve diğer boyutların yaratımında onlar görevlidirler. Tüm bu varlıkların kısmen yaratma gücü vardır, onları baş melekler olarak nitelendirebiliriz.

Beşinci boyut, diğer katmanların ve gördüğümüz evrenin oluşumuna sebep olan, içinde evrim ve tekamülün gücü olan ruhsal alemdir. Evrim ve tekamülün amacı, her şeyin meydana gelmesine sebep olan sonsuz bilginin veya yaratıcının içindeki saklı potansiyelin aktif güçlere dönmesidir. Tekamül ruh sayesinde bu boyutta başlar ve sonsuz bilgi bu boyut sayesinde maddeyi deneyimler. Spatyom olarak ta adlandırabiliriz.

Dördüncü boyut, varoluşun bütünleyicisi ve yaratımdaki üst boyutlar ile alt boyutları birbirine bağlayan, daha yoğun atomsal yapısı olan bilgi boyutudur. Sonsuz bilgi yaratımın bu seviyesinde diğer alt katmanlara sevgi ile akar. Sonsuz bilgi alt boyutlara yaşama, var olma isteğini ve yaşam enerjisini bu boyutta verir. Zaman algısı bu boyutta başlar.

Üçüncü boyut, ateş alemi veya mental alemdir, aklın mantığın zihnin oluştuğu boyuttur. Diğer alt iki boyutun içindeki çalışma sistemi bu boyut sayesindedir. Sonsuz bilgi bu katmanda akıl, mantık, düşünce olarak tezahür eder. İnsanlar ve hayvanlar bu boyutta yaşarlar duyu ve algılarının sınırları dahilinde üst boyutları algılayamazlar fakat alt boyutları algılarlar, fakat dördüncü boyutun frekanslarına yakın titreşimde olan insanlar üst boyutları algılayabilirler.

İkinci boyut, düşük frekanslı canlıların ve bitkilerin boyutu diyebiliriz. İlk yaşam ve üreme bu boyutta oluşmuştur. İnsanların ve tüm canlıların oluş şekli bu boyutla ilgilidir. İnsan öncelikle bu boyutta meydana gelmiş geliştikçe ve bilinçlendikçe bir üst boyutu algılamaya ve yaşamaya başlamıştır.

Birinci boyut. Yukarıda her şeyin tek bir maddeden yani protokozmik özden meydana geldiğini ve bu özün atomlarının yedi ayrı yoğunluğa bölündüğünü ve boyutları oluşturduğunu anlatmıştık. Birinci boyut işte bu atom yoğunluğunun en kaba halidir. Gördüğümüz tüm gök cisimleri ve yaşadığımız gezegende ki her şey, hatta vücutlarımız bile bu boyuta aittir. Peki vücutlarımız yani bizler bu boyuta ait isek nasıl oluyor da üçüncü boyutu algılayabiliyoruz. Cevabı çok basit. Çünkü geliştik ve duyu organlarımız ve beynimiz üçüncü boyutu anladı ve kavradı. Bunun nedeni ise üçüncü boyut frekanslarına uyum sağlamamızdır.

Bu bilgilerin ışığında şimdi evrenimizi kısaca inceleyelim.  Evren kelimesi Latincede Versus Unum kelimelerinden gelmektedir. Bu kelimelerin tam anlamı “Bir’e doğru” demektir. Daha sonraları bu kelimeler uni-verso ve son olarak günümüzde üniverse adını almıştır.  Burada anlatılmak istenen evrenin tek bir şeyden yaratıldığı ve yaratıcının eşi benzeri olmadığı ve tek olduğudur. Meydana gelen her şey ona doğru gidecektir, bu yüzden tekamül yasası vardır. Tek bir evren vardır ve tüm boyutlar iç içedir.

Her boyutun atom yoğunluğunun farklı olmasından dolayı kendilerine özgü titreşimleri vardır. Bu titreşimler binlerce frekans üretirler, evrenin en başından beri vardırlar ve frekanslar sayesinde bilgi taşınır. Örneğin. Evrende yaşayan bir varlık bulunduğu boyutun frekanslarına kısmen uyumludur ve ne kadar uyumlu ise o kadar yaşadığı boyut hakkında bilgisi olur. İnsan da bir titreşimler topluluğudur ve kendine özgü frekansı vardır.  Eğer yaşadığı boyuta uyumlu ise daha çok bilir ve üst boyutları algılamaya başlar. Yaşadığı ortama daha sağlıklı bir biçimde uyum sağlar. Her insan bulunduğu boyutun frekanslarını farklı algılayabilir. Bizler üçüncü boyutta yaşadığımız için üçüncü boyut enerjilerine uyumlu olmamız gerekmektedir. İşte tüm bu frekansları kozmik enerjiler olarak adlandırıyoruz. Bu özel frekanslar yaratıcının bilgisini taşırlar yani ilahi bilgiye sahiptirler, akıllıdırlar.

Kısacası, tüm evren kozmik frekanslar sayesinde işler. Her oluşumun bir frekansı vardır ve bu oluşumlar frekanslarının uyumu neticesinde bir bütün olarak uyum içindedirler. Evrende iki zıt güç vardır. Varlıklar bu güçlerin frekanslarına göre çekilirler ve o frekansın bilgi ve gerçeği ile yaşarlar.  

İnsanlar bulunduğu boyutun ve ortamın frekanslarına göre yaşamlarını sürdürürler. Çok eski medeniyetler bu frekansları keşfetmişler ve uyumlanmaya çalışmışlardır. İnsanoğlu yakın tarihte ve günümüzde yaşadığımız ortam ve boyutun frekanslarına uyumlanmak için birtakım çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmaların en eskisi ve bilineni günümüzde laboratuvar ortamında denenmiş sentezlenmiş rus asker ve doktor Vladimir.A. PETROV’un metot haline getirdiği kozmoenergetika çalışmasıdır.

Tüm Hakki Saklıdır © 2022 - Kozmik Enerjiler Cüneyt Berberoğlu


KEOPS BİLİŞİM