Kozmik Enerjiler
ANASAYFA | HAKKIMIZDA | VİDEOLAR | İLETİŞİM

ÇAKRALAR

Çakra kelimesi dilimize Sanskritçeden gelmiştir. Çark, tekerlek, çember ya da halka demektir. Çakra merkezleri bedenin belirli bölümlerindeki enerji girdaplarıdır. Her çakranın belli bir titreşim hızı vardır. Bu enerji merkezleri insanın tüm yapısına nüfuz eden enerji dolaşımını kontrol eder ve sağlar. Çakranın dış merkezi bedenin dışındadır, girdap şeklinde daralıp, daralan ucu omurgaya bağlanmaktadır. Bedenin her iki tarafından yani vücudun önünden var arkasından çakra girişleri vardır. Çakra enerji akışlarını saat yönünde içe doğru dönerek sağlamaktadır. Dönme hızı insanın enerji düzeyine bağlıdır. Eğer dönüş yönü saat yönünün tersine ise girdapta yırtık yani enerji kaçağı var demektir.

Çakralar gerek dünyasal gerekse evrensel enerjileri toplar ve enerji kanalları aracılığı ile tüm vücudumuza dağıtır. Bu sayede tüm organlarımızı hücrelerimizi ve metabolizmamızı enerjisel güç ile  besleyerek gerek fiziksel gerekse ruhsal gelişimimizi sağlarlar. Çakralar enerji üretmezler, enerjiyi vücuda dağıtan distribütörlerdir.

Çakralar omurganın içinden geçen enerjisel bir kanal olan şuşumna kanalında yerleşmektedir. Bu enerji kanalı kuyruksokumu bölgesin den başlar ve kafanın tepesinde biter.  Bu kanala nadi denilen daha ince enerji kanalları bağlıdır. Çakra çalışmalarında enerjist çakra merkezlerinin omurgada yerleşmiş olan temeline odaklanmalıdır. Çakralarımızı doğduğumuz andan itibaren koruyan çakraları çevreleyen koruyucu enerji alanları vardır. Bu alanlar  çakra geliştikçe azalır ve yok olurlar. Fakat bazı insanların yaşı ve bedeni gelişmesine rağmen çakraları gelişmez ve bu alanlar yok olmaz. Yok olması gereken bu enerji alanları uzun bir süre sonra yoğunlaşır ve çakraya enerji akışlarını engeller. Bunun nedeni kişinin baskı altında bir çevrede büyümesi, hijyen durumu, kişisel gelişimini engelleyen faktörlerdir. Bir çakra tıkalı ise enerjist bu alanların da durumunu göz ardı etmemelidir. Fakat bu alanları temizlemek için kişinin otuz yaşını aşması gerekir. Aynı zamanda depresyon da olan kişiler de bu alan temizliği yapılmaz.

Çakralar asla kapanmazlar, sadece ölüm anında kapanır. Fakat çakralar belirli problemler ve nedenler sonucu blokajlanır yani tıkanırlar. İnsanlar duyusal fiziksel ve ruhsal anlamda belirli düzeylerde yaşarlar. Çakralar birbirleri ile iletişim halindedir. Her çakranın fiziksel ve duygusal işlevleri vardır. Duygular fiziksel sağlığı etkilemektedir. Korku kızgınlık, endişe, pişmanlık, suçluluk veya öfke gibi duygular çakraların tıkanmasına neden olur. Bu durum bireyin günümüzde sıkça yaşadığı durumlardır.

Omurgada yerleşen enerji merkezlerimiz çakraların çalışma sistemini bir radyonun çalışma sistemine benzetebiliriz. Antenin radyo dalgalarını alıp alıcı cihaz tarafından sese çevirmesi gibi, çakralarda kozmik titreşimleri alarak enerji kanalları aracılığı ile bedene yaymaktadır. Beden evrenin minik bir kopyasıdır. Evren makrokozmozdur insan bedeni ise kaba ince ve spiritüel seviyelerde bir mikrokozmozdur.
Enerji bilgi alanımız, aura bölümün de belirttiğim gibi auramız yedi katmandan oluşur. Her katmanın birbiri ile iletişimde olması için kendi aralarında da çakralar bulunmaktadır, bu sayede enerji tüm katmanlara yayılır. Yedi ana çakramız ile auramızda bulunan yedi katmanın da birbirleri ile bağlantısı vardır. Birinci çakra birinci katman ile, ikinci çakra ikinci katman ile üçüncü çakra üçüncü katman vs.. bağlantısı vardır. Enerjist sadece beş ana çakraya çalışır, aura ve auradaki çakralara çalışmak ise farklıdır. Bu konulara eğitime giriş bölümünde öğreneceğiz.

Çakra merkezlerinin görevi organlara enerji sağlamak ve organizmayı enerjik kılmaktır. Bu yüzden bedendeki herhangi bir rahatsızlık belirli bir çakra ile ilişkilidir. Her çakra belirli bir endokrin bez ve sinir ağı ile bağlantılı çalışır. Çakra merkezleri evrensel enerjileri özümsemektedir. Evrensel enerjiler çakra aracılığı ile bedene alınır  ve belirli nitelikte ikincil enerjilere dönüştürülür. İkincil enerjiler çakralara bağlı enerji kanalları aracılığı ile sinir sistemine, endokrin bezlere, çeşitli organlara ve kana gönderilmektedir.

Her insan belirli bir evrim düzeyindedir. Evrim düzeyi belirli bir çakra düzeyleri ile bağlantılıdır ve bu düzeyler insanın dünyaya ve yaşama bakış açısını belirlemektedir. Birinci çakra düzeyinde bulunan bir insan hayat güvencesi peşindedir,  ikinci çakra düzeyinde bir insan dünyayı istek ve arzularını tatmin etmek açısından görür, üçüncü çakra düzeyinde bir insan güç içgüdüsüne göre hareket eder, dördüncü seviyede bir insan insanlığa ve canlılara şefkat ve sevgi için hareket eder, beşinci çakra düzeyinde olan bir insan kendini ifade etme çabasındadır, altıncı çakra düzeyinde olan bir insan felsefi görüşlerle uğraşır yedinci çakra düzeyinde olan bir insan dünyayı spiritüel gelişim için verilmiş bir mekan olarak görür. Alt düzeydeki bir insan üst düzeydekini anlamakta zorluk çeker oysa üst düzeydeki bir insan alt düzeydeki bir insanı rahatlıkla anlar. Çünkü alt düzeyleri daha önce yaşamış ve deneyimlemiştir. Yedi adet ana çakramız vardır, şimdi bu çakralarımızı tanıyalım.

MULADHARA ÇAKRA

Kök yada birinci çakra olarak isimlendiriyoruz. Çoğu kitaplarda, veya eğitimcilerin anlatımlarında kuyruksokumu kemiğinde olduğu söylenir, fakat bu yanlış bir bilgidir. Kozmoenerjistler imaj gücü ile çalıştıkları için çakraların tam olarak yerini bilmelidirler. Kök çakramız omurgamızda kuyruksokumunun ikinci segmanında yer alır. Kök çakra enerjisini gezegenden alır, toprak elementi ile bağlıdır. Çakraların girdap şeklinde çalıştığını ve enerjiyi bu şekilde aldıklarını daha önce belirtmiştik, çakraların vücudun önünde ve arkasında çıkışları olduğunu da söylemiştik. Kök çakramızın tek çıkışı vardır, enerjisini dünyadan aldığı için girdabı aşağı doğru bakar, bu yüzden kök çakranın temizlik ve dengeleme çalışması diğerlerinden daha değişiktir, bu konuyu eğitim bölümünde anlatacağım. Bağlı olduğu duyu organı burundur, faaliyet organı ise anüstür. Bu çakra ile çalışma esnasında veya daha sonra çakra aktive olduğu   için kaşınma  hissi oluşabilir. İnsanlar bir yaşından yedi yaşına kadar bu çakra güdüleri ile hareket etmektedir. Kök çakra iskelet sistemini ve kemik iliğini kontrol ettiği için bağışıklık sistemini de kontrol etmektedir. Kemik iliği  kırmızı ve beyaz kan hücrelerini üretmektedir, böylece tüm organizma güçlenir bağışıklık ve savunma sistemi canlanır.

Kök çakra dünyasal enerjiyi, tepe çakra evrensel enerjiyi toplar ve diğer çakralara dağıtırlar. Bu çakra doğumdan hemen sonra aktive olur. Bir yaşına gelen bir bebek bu çakranın enerjisi sayesinde dünya ve çevresiyle bağlantı kurmaya başlar. Bireyin hayatta kalma barınma, beslenme ihtiyacı, üreme dürtüsü, yaşama sevinci, arkadaş seçebilme, başkalarına güvenme eylemleri bu çakra ile ilişkilidir. Birinci çakra dengeli çalıştığında kişi dünya enerjisi ile uyum halindedir. Duruşu ve yürüyüşü sağlamdır, kendini güçlü ve sağlıklı hisseder. Bu çakrada dengesizlik yada tıkanıklık var ise birey  ölüm, terk edilme, yalnızlık, küçük düşürülmek, incitilmek korkuları yaşayabilir. Ayrıca kibir, irade eksikliği, bencillik, öfke, kincilik, cinsel çekingenlik, gibi psikolojik sorunlar da yaşayabilirler.

Kök çakra, omurga, kan, mesane, prostat, testisler, yumurtalıklar, rahim, rektum, kalın bağırsak, dişleri ve tırnakları kontrol eder. Bu çakra tıkandığında diz ve bacak ağrıları, sırtın alt bölümü ve belde ağrı, varis, siyatik ağrısı, kanser  hemoroit, obezite, eklem iltihapları, kabızlık, ishal, testis ve rahim kanseri, halsizlik ve bağışıklık sistemi bozukluğu gibi fiziksel sorunlar yaşayabilirler. Din aile ve arkadaşlar hakkındaki duygular bu çakrada kayıtlıdır. Şizofrenler, deliler psikopatlar, suçluluk duygusu ve çeşitli komplekslere sahip kişilerin çocukluk yıllarında bu çakra tıkanmıştır. Bu çakranın düzeyinde olan insanlar karın üstünde yani yüzükoyun uyurlar.

SVATHİSTHANA ÇAKRA

Halk arasında göbek çakrası olarak isimlendirilir ama göbek bölgesinde değildir. Cinsel organımızın hemen üzerinde yer alır. Biz bu çakrayı ikinci çakra olarak isimlendiriyoruz. İkinci çakra su elementi ile bağlıdır. Dünyamızın uydusu ayı temsil etmektedir. Bu çakra su elementi ile bağlantıda olduğu için vücudumuzdaki tüm sıvıları etkilemektedir. Yani kan, idrar salya, sümük, akkan, mide ve bağırsak sıvıları, sperm ve adet sıvıları bu çakranın etkisi altındadır. İkinci çakra kök çakra ile birebir bağlantıdadır. Tüm çakralar çalışma prensibi bakımından birbirleriyle bağlantılıdır, fakat bu iki çakranın daha özel bir iletişimi vardır. Duyu organı dil, faaliyet  organı ise cinsel organdır.

İkinci çakra ilkel duyguların, cinsel enerjilerin, ve yaratıcılığın merkezidir. Kişi 8 ila 14 yaş arası bu çakranın güdülerine göre hareket etmektedir. Karakter bu yaşlarda oluşmaya başlar, birey kimliğini ortaya çıkarmakta ve aile ilişkilerinin ilkelerini denemeye başlamaktadır. Bu zamanda aile ve toplumun kişinin gelişmesinde önemli bir rolü vardır. İnsanların bu dönemlerde duyguları oluşmaya başlar. Birinci çakradan gelen dünyasal ve yaşamsal bilgiler duygularla yorumlanır. Ayrıca cinsel enerjilerin uyanması yine bu dönemde meydana gelir. Ergenlik çağında hormonal değişimler ve cinsel dürtülerin uyanması kişide şaşkınlık ve belirsizlik yaratacağı için bu çakrada dengesizlik yaşanabilir. Yani ikinci çakradaki ilk blokajlar bu yaş dönemiyle ilgili olabilir. Bu çakranın yetersiz çalışması genellikle çocuklukta yaşanan olumsuz olaylara dayanmaktadır. Ergenlik çağında gelişen cinsel enerjiler engellenmektedir, bu yüzden karşı cinsle ilişkilerde özgüven eksikliği, cinsel gerilim ve korku, duygusal felç, cinsel soğukluk gibi sorunlar ortaya çıkar. Kişi kendine değer vermez özgüven eksikliği yaşar ve toplumdan uzaklaşmaya başlar. Bu durumlar bireyde öfke, nefret, kin öç alma duygusu, aşırı kibir, cinsel sapıklık, fantezilere düşkünlük ve cinsel kimlik sorunları yaşar.

İkinci çakra, fiziksel düzeyde  üreme ve idrar sistemleriyle, prostat ve rahim/dölyolu sinirleriyle bağlantılıdır. Deri, süt bezleri, vajina, penis, böbrekler ve boşaltım organlarını yani bağırsakları da kontrol etmektedir. Ayrıca ikinci çakra beynin gelişmesine de yardım etmektedir. Zihinsel engelliler ve yaşlılarda ikinci çakra tükenmiş durumdadır.

İkinci çakranın bedenin ön ve arka tarafında olmak üzere girdap şeklinde iki çıkışı vardır. Ön girdap insanın karşı cinse duyduğu sevgiyi ve cinsel isteği uyandırır. Arka girdap ise cinsel enerji miktarını ve cinsel gücü tetikler. Bu iki girdabında sağlıklı çalışması çok önemlidir. Örneğin arka girdap saat yönünde ritmik olarak dönüyorsa bu kişi cinsel anlamda güçlüdür ve cinsel enerji birikimi çok fazladır. Fakat ön girdap tıkalı ise kişi karşı cins ile duygusal ve fiziksel bir ilişki kurmakta zorlanacağı için cinsel birleşme eylemini gerçekleştiremez. Bu durumun tam tersi de olabilir. Bu yüzden her iki girdabın sağlıklı çalışması gerekir. Hayatta kalma dürtüsünden sonraki en güçlü dürtü üreme ve cinsel dürtüdür. Bu iki dürtü yaşam enerjisini tetikler. İkinci çakrada meydana gelen birikimler cinsel doyum sonrasında boşalır ve yaşam enerjisi ile dolar.
Bu çakranın bitkiler dünyası ile de sıkı bir bağlantısı vardır. Tabiatın içinde olmak ormanda yürümek bahçe işleri ve evde bitki bakımı da ikinci çakraya enerji verir.

İkinci çakranın düzeyinde olan kişiler genellikle cenin pozisyonunda uyurlar.

MANİPURA ÇAKRA

Göbek deliğinin olduğu yerdedir. Vücudun ön ve arka tarafında olmak üzere iki girdap tarafından enerji ile beslenir. Rengi sarıdır. Duyu organı göz faaliyet organı ise bacaklardır.

Bu çakra enerjisini güneş ile bağlantılıdır. Enerjisini güneşten alır. Karın çakrası sayesinde birey, başkalarıyla ilişkiye girme ve ilişkileri sürdürme eylemlerini gerçekleştirir. Bu tür ilişkiler kişisel güç ile ilgilidir. 14 ila 25 yaş arası bu çakranın faaliyete geçtiği zaman dilimidir. Bireyin kendini kanıtlamak, tutkularının peşinden gitmek, ünlü olma isteğini bu çakranın enerjisi tetikler.

İkinci çakramızdan gelen duygular bu çakrada yorumlanarak düşüncelere dönüştürülür. Bu çakra ateş elementi ile bağlantılıdır. Ateş elementi arındırıcı güce sahip olduğu gibi yıkıcı güce de sahiptir. Bu yüzden bu çakranın dengeli çalışması çok önemlidir. Karar verme yeteneği, insanlarla ilişkiler, dürüstlük, yönetebilme becerisi, proje üretme, sorunları giderebilme yöntemlerini geliştirmek gibi faaliyetler bu çakranın enerjisi ile olur.

Karın çakrasının verimli çalışması durumunda birey, ne istediğini bilir ölçülü davranır doğru ve zamanında kararlar verir, insanlarla olan iletişimi iyidir ve sürekliliğini sağlar, işlerinde başarılıdır.

Bu çakra çok fazla olumsuz duygulara maruz kaldığında ateş elementi yıkıcılığını gösterir, olumsuz duygular bu çakra düzeyinde öfke, kendini beğenmişlik, tatminsizlik, saldırgan düşünceler, kabul edilmeme korkusu, kimliksizlik, insanları kullanma ve maddi olarak yararlanma isteği meydana gelebilir. Bu durumlarda kişi hayatında başarı yakalayamaz, yaşamak için para kazanması zordur ve arkadaş dost edinemez.
Üçüncü çakra birinci ve ikinci çakradan gelen aşırı istekleri absorbe etmeye çalışır. Ayrıca bu çakra sürekli enerjileri gözlemler ve onları test eder.

Bu çakra epigastrik sinir ağı ile bağlantılı olup sırtın orta bölgelerini bağırsakların üst bölümünü ve otonom sinir sistemini kontrol eder. Ayrıca dalak karaciğer, pankreas, mide, safra kesesi, diyaframı da kontrol etmektedir.

Bu çakra sağlıksız çalıştığında birey, şeker, kanser, dalak karaciğer ve pankreas sorunları, ülser, kolon ve bağırsak sorunları, kolit, safra taşları, hepatit, kramp hipoglisemi gibi fiziksel rahatsızlıkların yanı sıra aşırı öfke, gaddarlık, kararsızlık kendine güvensizlik, gibi psikolojik sorunlarda yaşayabilir.

Üçüncü çakra düzeyinde yaşayan insanlar sırt üstü uyurlar.

ANAHATA ÇAKRA

Kalp çakrası olarak ta adlandırılır. İki göğüs kemiğinin arasında bulunur. Bu çakra sistemin merkezidir. Alt üç çakra ile üç üst çakra arsındaki bağlantıları kurar.

Bu çakranın rengi yeşildir. Yeşil sempati uyum ve tedavi rengidir. Şifa verme yeteneği geliştiğinde bu çakradan evrensel titreşimler saçılmaktadır. Hava elementi ile bağlantılıdır bu yüzden solunum sistemini kontrol eder. Bu çakranın düzeyi 21 ile 28 yaş arasındaki zaman dilimidir. Bu dönem kişinin  duygusal yanıtların farkındalığını, duygusal tavırları, ilham hissini, güdülerini gayelerini oluşturduğu zamandır. Bu çakra sayesinde birey sevginin gücünü ve gönül yollarını öğrenmektedir.

Kalp çakrası dokunma duyusuyla bağlantılıdır. Duyu organı cilt, faaliyet organı ise kollardır.

Bu çakra düzeyinde olan insan alt enerji merkezlerinin egemenliğini ve kaygılarını aşmaktadır. Birey birinci çakrada bulunan hayatta kalma ve güvence dürtüsünü, ikinci çakrada uyanan şehvetli istek ve alışkanlıklarını, üçüncü çakranın tetiklediği sosyal statü ve güç dürtüsünü geride bırakmaktadır. Bu üç çakra dünya ile ilişkileri kapsamaktadır. Kalp çakra düzeyinde birey içine dönmekte ve iç dünyasını keşfetmektedir. Bu düzeyde kendini bilmek ve iç dünyayı öğrenme süreci başlamıştır.

Kalp çakrası sevgi, adama, denge, şefkat, uyum, empati, merhamet ve bağışlama ile ilgilidir. Bağışlama bu çakra düzeyinde gerçekleştiğinde birey acı dolu duygulardan kurtulmaktadır. Bağışlama sayesinde birey kendini sevgiye açmakta, eski gönül yaralarını iyileştirmekte, bu yaralardan kaynaklanan olumsuz tavırlardan kurtulmakta, kendini ve yaşamı olduğu gibi kabul etmektedir. Birey başkalarını ve kendini bağışladığı zaman kalp çakrası düzeyinden geçmekte ve diğer üst enerji merkezlerine ulaşmaktadır.

Kalp çakrası kayıtsız şartsız sevginin  merkezidir. Sevginin kutsal titreşimleri sayesinde tüm beden olumlu enerjiler ile dolmaktadır.

Kalp çakrası merhametin merkezidir. İnsan egosunu aşarak diğer insanlarla bitkilerle, hayvanlarla kısacası tüm yaşamla kendisini bütünleştirir. Bu çakra dönüştürme, iyileştirme, yenilenme potansiyeline sahiptir. Özellikle şifacıların kalp çakrası temiz iletken ve saf enerji ile dolu olmalıdır.

Bu çakra sayesinde bireysel ruh ile evrensel ruh arasında bağ kurulmaktadır. Kalp çakrası evren ile uyumlu çalıştığında, kendisini, doğayı yaratılışı ve yaratılan her canlıyı sever. Yaratılışın amacına vakıf olur, sevgiyi koşulsuz verir ve karşılığını beklemez.

Kalp çakrası uyumsuz çalıştığında birey çevresine sevgi ve şefkat veremediği gibi, başkalarının sevgisine gereğinden fazla bağlanmakta, duyarlı ve kırılgan olmaktadır. Bu durumda kendi kabuğuna çekilir, kederli ve üzüntülü olur. Sevgisini vermek ister ama bunun doğru yolunu bulamaz. Çünkü geçmişte ebeveynlerinden sevgi görmemiş veya ileriki yaşlarda verdiği sevginin karşılığında mutlaka takdir, sevgi ve destek beklemiştir.
Böyle bireyler kendini başkalarına açmaktan, dışlanmaktan korkar. Sevgi eksikliğini kapatmak için aşırı arkadaş canlısı ve her zaman başkalarına yardımcı olma gibi sahte duygular üretir. Böyle davranarak gerçek ilişki kurmaktan yoksun kalır. Kendini yaşama, sevgiye, şefkate, merhamete kapattığı gibi vücutta da bir yağ tabakası oluşur.

Eldeki ikincil çakralar kalp çakrasına bağlıdır. Bu bağlantı sağlıklı değil ise birey, sevme, verme, bağlanma, dokunma ve okşama hislerinden yoksundur.

Birey evrensel ruhtan alınan sevgiyi tam olarak özümsemesi için bu çakranın verimli çalışması gerekir. Evrensel sevgi kişiye yaşamın mutluluğunu verir. "Neden mutlu değilim" sorusu bu düzeyde meydana gelir.
Kalp çakrası evrensel ve ruhsal bilgiyi boğaz çakrasından almakta ve alt çakralara tercüme etmektedir. Ayrıca dünyasal ve fiziksel bilgileri üçüncü çakradan alıp tercüme edip üst çakralara vermektedir. Sağlıklı kalp çakrası koruyucu üçüncü çakramızdan enerji ve bilgi almakta, bu enerjileri sevgi ve empati ile güçlendirdikten sonra üst enerji merkezlerine göndermekte, boğaz çakrasından aldığı enerji ve bilgilere Şefkat ve sevgi ekleyerek alt çakralara vermektedir. Alt çakralar hayatta kalma çabası içinde oldukları için gerginlik ortamı yaratmakta, kalp çakrası bu gerginliği sevgi ve şefkat ile azaltarak bedendeki stresi azaltmaktadır. Bu sayede kişinin üst çakraları fiziksel olumsuz bilgilerden etkilenmemekte, birey ruhsal ve evrensel düzeyden, inançlarından  ve evrensel sevgiden kopmamaktadır. Ayrıca bedendeki eril ve dişil enerjiler bu çakra tarafından dengelenir.

Kalp çakrası, kalp, akciğerler, göğüs, timüs bezi, lenf bezleri solunum sistemi, dolaşım sistemi ve ince bağırsak sistemi ile bağlantılıdır. Bu çakranın yetersiz çalışması durumunda, kansızlık, yüksek tansiyon, kalp çarpıntıları, verem, astım, akciğer kanseri, kalp hastalıkları gibi rahatsızlıklar yaşayabilirler.

Ayrıca bu çakra lenf sistemini kontrol etmekte ve beslemektedir. Bu nedenle bağışıklık ve savunma sistemi etkilemektedir. Lenf sistemi mikropları filtreden geçirip yok etmektedir. Kalp çakrası timüs bezini kontrol etmekte ve enerjisel olarak beslemektedir. Timüs bezi mikroplar, mantarlar, parazitler ve kanser hücreleri ile mücadele etmektedir. Timüs bezi göğsün orta çizgisi üzerinde bulunmaktadır. Doğumda 15 gram olan bu bez yaşlandıkça küçülmekte ve işlevini yitirmektedir. Timüs bezi lenfosit olarak adlandırılan lenf hücrelerini üretmektedir. Timüs bezinin gelişimini sağlayan hormonlar serotonin ve endorfin hormonlarıdır. Kalp çakrası bu hormonların oluşumunu tetikler.

Bu çakra tıkandığında sırtın üst bölümü, kol ve el sorunları, meme sorunu, alerjiler, zatüree, lenfoma gibi fiziksel sorunların yanı sıra, huysuzluk, pasif saldırganlık, duygusal soğukluk, ihanet korkusu, nesnelere bağlılık, yabancılaşma, keder, nefret, kin, öç alma gibi psikolojik sorunlarda olabilir.

VİŞUDDHA ÇAKRA

Beşinci enerji merkezimizdir. Boğaz çakrası olarak ta adlandırılır. Rengi mavidir. Bağlı olduğu duyu organı kulaklardır. Faaliyet organı ses telleridir. Elementi eter dir. Eter tüm uzaya nüfuz eden evrensel mekanı dolduran en ince unsurdur. Eter ayrıca sesin ve tüm ince titreşimlerin, frekansların ileticisidir. Birey iç yaşamını iletmek ve ifade etmek için ses tellerini kullanır.

Eter ayrıca evrenin başlangıcından beri kaydedilmiş eylemlerin, olayların, duyguların, düşüncelerin bilgilerin ve kavramların deposudur. Eter elementi aktifleştirildiğinde birey, bilginin ve iç görünün en derin düzeylerine ulaşmaktadır. Boğaz çakramız aktifleştiğinde farkındalık artmakta ve eter elementi algılanmaktadır. Boğaz çakramız için evrenden akan bilgi ve düşüncelerin özümsendiği filtrelendiği bir enerji merkezi diyebiliriz.

Bu çakra sayesinde birey kendi ruhunun sesini ve evrenin gizli sesini dinler, yani evrensel titreşimleri algılar. Birey içinden gelen sese güven duygusu geliştirmekte, iç dünyasının ve varoluşun gizemli boyutlarının gerçek olduğunu anlamakta ve bu boyutlardan bilgiler alabilmektedir. Özellikle enerjiler ile çalışan şifacılar için bu iletişim çok önemlidir

Bu çakra kişiyi 28 ile 35 yaş arası güçlü bir şekilde etkilemektedir. Bu enerjilerin etkisi altında olan birey hayatın daha derin manasını ve gerçek bilgileri aramaktadır.

Boğaz çakrası düzeyinde kişinin arınması ve ruhsal uyanma gerçekleşir. Dini öğretilere, kutsal kitaplara, eski bilgeliğe merak genellikle bu yaş aralığında oluşur. Ayrıca bu çakra diğer çakraların dış dünya ile iletişim kurmasını sağlar. Diğer çakralarda biriken enerjiler ( ihtiyaçlar, istekler, arzular, negatif veya pozitif duygular) boğaz çakrası aracılığı ile ifade edilir.

Boğaz çakrası uyumlu çalıştığında birey duygu ve düşüncelerini korkusuzca ve özgürce ifade etmektedir. Konuşması renkli ve yaratıcıdır. Kişi gerektiğinde "hayır" diyebilmelidir.

Boğaz çakrasında tıkanıklık olduğunda, birey kendini ifade etmekte zorlanmakta, bazen kekelemekte, dili kaba yada soğuk olmakta, insanlara mesafeli davranmakta, zayıflıklarını gizlemek için sürekli güçlü görünmeye çalışmakta ve sonuçta kendi kendini baskı altına almaktadır. Böyle kişiler yalan söylemeye alışmışlardır, bu durumda çakra sürekli tıkalı kalır. Bu tür kişiler genellikle çocukluk yıllarında aile baskısına maruz kalmış bireylerdir.

Bu çakranın sağlıklı çalışabilmesi için kişinin doğruyu söylemesi, dürüst olması gerekir.
Boğaz çakrası yetersiz çalıştığında kişi evrensel ve fiziksel enerjileri birleştirememekte, hayatın ve varoluşun anlamını çözememekte, alt çakralardan gelen fiziksel ve yaşamsal bilgileri alamamakta ve intihara eğimli olmaktadırlar.

Boğaz çakrası ses tellerini, gırtlak bölgesini, boğaz, boyun, ağız, soluk borusu,  yemek borusu, troid ve paratiroid bezlerini kontrol etmektedir. Troid bezi gırtlağın biraz altında bulunur. 30 gram ağırlığındadır. Bu bez metabolizmayı kontrol eden troid hormonu ve kan kalsiyumunu azaltan kalsitonin üretir. Oksijen alımını artırır ve bu şekilde büyüme ve doku artırımı sağlanır. Ayrıca hücrelerdeki protein sentezinin artmasında rol oynar.


Paratroid bezleri ise, paratroid hormonu salgılayarak vücutta D vitamini ile birlikte kalsiyum ve fosfor dengesinin düzenlenmesini sağlar.

Boğaz çakrası gırtlak sinir ağına bağlıdır.Bu çakra tıkandığında boğaz ve boyun sorunları, duyma sorunları, soğuk algınlığı, bronşit, dil, dişetleri, damak , troid ve paratroid sorunları, konuşamama gibi fiziksel sorunların yanı sıra, para ve güç kaybı korkusu , yüreksizlik, kurnazlık, namussuzluk, duygusuzluk, küstahlık, gevezelik, ifade yetersizliği, gücü kötüye kullanma, başkaları üzerinde denetim kurma gibi psikolojik rahatsızlıklarda yaşayabilirler

Tüm Hakki Saklıdır © 2022 - Kozmik Enerjiler Cüneyt Berberoğlu


KEOPS BİLİŞİM